Osmanlı Devleti’nin sonunu getiren pek çok faktör bulunmaktadır. Ancak, hukuken yok sayılması noktasında belirleyici bir gelişme vardır. Osmanlı Devleti’nin hukuken yok sayılması, Mondros Ateşkes Antlaşması ile gerçekleşmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda Almanya ve müttefiklerine karşı yenilgiye uğramasının ardından imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti fiilen imha edilmemiş ancak hukuken varlığını sürdürememiştir.
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti için tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Antlaşma, Osmanlı Devleti’nin egemenlik ve bağımsızlığını büyük oranda kaybetmesine neden olmuştur. Antlaşma ile Osmanlı topraklarının işgal edilmesine izin verilmiş, devletin siyasi otoritesi büyük oranda elimine edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin ordusu da büyük ölçüde dağıtılmış ve silahsızlandırılmıştır.
Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Osmanlı Devleti’nin toprakları, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiştir. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelmiştir. Devletin başkenti İstanbul da işgal altına alınmış, Osmanlı hükümeti etkisiz hale getirilmiştir. Osmanlı Devleti’nin yok sayılması süreci, Lozan Antlaşması ile resmiyet kazanmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna zemin hazırlamıştır. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nin tarihi boyutu göz ardı edilmemesi gereken bir noktadır.
Mondros Ateşkea Antlaşması
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ile Müttefik Devletler arasında I. Dünya Savaşı’nı sona erdirmek amacıyla imzalanan bir antlaşmadır. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan çekilmesini ve Müttefik Devletlerin işgal güçlerini İstanbul’a sokmalarını öngörmektedir.
Antlaşma, Osmanlı topraklarının işgalini ve savaş tazminatı ödemelerini içermekte olup, imzalandığı dönemde Osmanlı Devleti için ağır şartlar içermektedir. Bu antlaşma sonucunda Osmanlı topraklarının bir kısmı işgal edilirken, imparatorluğun dağılma süreci başlamıştır.
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının ardından Osmanlı Devleti için karanlık bir dönem başlamıştır. İşgal edilen topraklar, ekonomik sıkıntılar ve iç çatışmalar imparatorluğun çöküş sürecini hızlandırmıştır.
- Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır.
- Antlaşma, Osmanlı topraklarının paylaşılmasını ve işgalini öngörmektedir.
- Müttefik Devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkma planları arasında Mondros Ateşkes Antlaşması önemli bir rol oynamıştır.
İtilaf Devletleri işg(ai)l harekatı
İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu işgal etme amacı, 1. Dünya Savaşı’nın son dönemlerinde gündeme gelmiştir.
İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya gibi ülkelerden oluşan İtilaf Devletleri, Osmanlı toprakları üzerinde hak iddia etmişlerdir. Bu hak iddiası, Osmanlı Devleti’ni parçalayarak kendi çıkarları doğrultusunda yer edinmek amacını taşımaktadır.
İşgal harekatı genellikle stratejik noktalara ve ulaşım hatlarına yapılmıştır. Bu şekilde Osmanlı Devleti’nin savunma kabiliyeti zayıflatılmış ve işgalin başarılı olması sağlanmıştır.
- İngilizler, Filistin ve Irak’ı işgal etmiştir.
- Fransızlar, Suriye ve Güneydoğu Anadolu’yu işgal etmiştir.
- İtalyanlar, Ege Adaları ve Trablusgarp’ı işgal etmiştir.
İtilaf Devletleri’nin işgal harekatı, Osmanlı Devleti üzerinde büyük bir baskı oluşturmuş ve toprak kayıplarına sebep olmuştur. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin sonunu getirerek 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına zemin hazırlamıştır.
16 Mart 1920 Tarihli Sevr Antlaşması
16 Mart 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ve Müttefik Devletler arasında imzalanan bir antlaşmadır. Bu antlaşma, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının ardından imzalanmıştır.
Sevr Antlaşması’nda, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğü büyük ölçüde zedelenmiştir. Antlaşmaya göre, Osmanlı topraklarının bir kısmı işgal kuvvetleri tarafından kontrol edilecektir. Ayrıca, antlaşma ekonomik ve siyasi koşullar da öngörmektedir.
- Antlaşma, Osmanlı Devleti’ni sınırlı bir askeri güce indirirken, kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır.
- Sevr Antlaşması, Osmanlı ekonomisini de etkilemiş ve devletin mali güçlükler yaşamasına neden olmuştur.
- Antlaşma, Osmanlı Devleti’nin uluslararası ilişkilerinde de belirleyici bir rol oynamıştır.
Sevr Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın öncüsü olarak görülmüş ve Milli Mücadele’nin ateşleyicisi olmuştur. Türk milleti, Sevr Antlaşması’nı tanımamış ve bu antlaşmaya karşı mücadele etmiştir. Bu mücadele sonucunda, Sevr Antlaşması yerine Lozan Antlaşması imzalanmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştır.
TBMM’nin Misak-ı Milli sınırları
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) Misak-ı Milli olarak bilinen sınırları, Türkiye’nin güvenliği ve egemenliği açısından oldukça önemlidir. Misak-ı Milli, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Türk halkının yaşadığı yerleri kapsayan bir belgedir.
1920 yılında TBMM tarafından kabul edilen Misak-ı Milli’nin sınırları arasında Erzurum, Sivas, Amasya, Giresun, Trabzon ve Bitlis vilayetlerine ek olarak Kars, Ardahan ve Batum gibi bölgeler de bulunmaktadır. Bu sınırlar, Türkiye’nin bugünkü coğrafi yapısının temelini oluşturmuştur.
Misak-ı Milli’nin sınırları zaman içinde değişiklik göstermiş olsa da, TBMM’nin egemenlik haklarını ve milletin iradesini koruma amacıyla belirlendiği unutulmamalıdır. Bu sınırlar, Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü korumak için büyük önem taşımaktadır.
- Misak-ı Milli, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin sembolüdür.
- 1920’de kabul edilen bu belge, Türkiye’nin sınırlarının belirlenmesinde etkili olmuştur.
- TBMM’nin Misak-ı Milli’ye bağlı kalması, ülkenin güvenliğini sağlamak açısından önemlidir.
Saltanatın Kaldırılması
Saltanatın kaldırılması, tarihsel olarak monarşik yönetim sistemlerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Saltanatın kaldırılması genellikle demokratikleşme süreçlerinin bir parçası olarak görülür ve genellikle halk tarafından desteklenir.
- Birinci madde
- İkinci madde
- Üçüncü madde
Saltanatın kaldırılmasının temel nedenlerinden biri, halkın yöneticiler üzerinde daha fazla kontrole sahip olma isteğidir. Saltanatın kaldırılmasıyla birlikte genellikle meclis veya parlamento gibi demokratik kurumlar güç kazanır.
- Birinci madde
- İkinci madde
- Üçüncü madde
Saltanatın kaldırılması, bazı ülkelerde uzun ve karmaşık bir süreç olabilir. Ancak, saltanatın kaldırılması genellikle toplumda daha eşitlikçi ve demokratik bir ortamın oluşmasına katkıda bulunur.
Bu konu Osmanlı Devleti hangi gelişme ile hukuken yok sayılmıştır? hakkındaydı, daha fazla bilgiye ulaşmak için Osmanlı Devleti Hangi Gelişme Ile Hukuken Yok Sayıldı? sayfasını ziyaret edebilirsiniz.